Anadolu, analarla dolu…
Gülnaz Ana… Anadolu’daki hem vefakar hem de cefakar analardan bir tanesi…
Onun hayat mücadelesi, çocuk yaşta, toprakla başladı…
Tarihe “39 Erzincan Depremi” olarak geçen büyük felakette 6 saat kaldı toprağın altında…
Toprak altından çıktığında ise çok şey bırakacaktı geride…
Yoksulluğun, yoksunluğun ve yokluğun hâkim olduğu yörelerde vasatlığı, sıradanlığı, yüzeyselliği aşmak kolay değildi. Gülnaz’ı bir girdap gibi sarıp sarmalayan bu şartları anlamak, gerçekte onu anlamaktı. Onu Gülnaz yapan zahmetli yorgunluklar, sabırlı çalışmalar ve kendi deyişiyle “Devler ülkesinde dağlarla güreşmesiydi.”
Evet, Gülnaz Ana, altı çocuğuyla birlikte “Devler ülkesinde dağlarla güreşiyordu.”
Bu kitap, evlatlarına helal süt emzirmek, ak lokma yedirmek, ter ile yoğrulmuş aş pişirmek için; kara geceleri bir ok gibi delip dünyanın yükünü sırtına yüklenen bir ananın ve altı çocuğundan biri olan Murat’ın onu anlamaya çalışmasının hikayesidir.