Yıl 1989. Sıcak bir yaz akşamı. Annemin karnı dünyanın uzaydan görünüşü gibi. Mahalleyi ayağa kaldıran bağırtılar eşliğinde binilen taksi. Sonrasında gidilen hastane ve elma dersem çık armut dersem çıkma diyen annemin elma demesiyle galeyana gelip dışarı çıkan ben. Size yok artık dedirtecek bir hikayenin baş kahramanı Beste GÜNDOĞDU. İşte ben babamın aklı noksan kızı, annemin beceriksizi, dedemin “İtanbul kaç yılında fethedildi? Bilirsen bu ayki bütün maaşımı sana vereceğim.” deyip de bilmeme rağmen zırnık koklatmadığı torunuyum. Adı üstünde, APTALIM İŞTE!
Ve şimdi yine bir aptallık yaparak kendi düğünümden kaçıp başka bir düğünü basmaya geldim. Arkamda büyük ihtimalle hâlâ nikâh masasında oturmaya devam edip geri dönmemi bekleyen afallamış bir damat ve beni bir daha eve almayacak olan bir baba bıraktım. Ne olduğunu anlamaya çalışan babaannemi, tansiyonu düşen annemi, “Ben şimdi bu elbiseye boşuna mı o kadar çok para bayıldım yaaa…” diye yakından kardeşimi ise düşünmek dahi istemiyorum.