Masum bir masalın içinde çok sevmişlerdi, Peri Kızı ve Ateş Böceği…
Birbirlerine bir kalp atımı kadar yakın olup, okyanus aşırı kadar uzakken. Yer yüzünde, insanlık tarihi kadar eski, yeri göğü yakacak kadar heyecan verici; ey AŞK! Ve yaşamaya devam ettikçe, o da bizimle birlikte var olacak.
Çocuk yaşlarımın sonu genç kızlığımın başıydı. Başımda kavak yellerinin estiği, rüya gibi yıllardı. Henüz lisedeydim. Ve kalp kırıklığından henüz bihaberdim. Bir gün okulun çıkışına o geldi. Adı Ateş'ti. Adı gibi yakıp kavuran koyu renk bakışları, asi tavırları ve tavırlarına inat gülümsediğinde amansızca ortaya çıkan can yakan gamzeleri vardı. Ansızın gelmiş ve benim tekdüze çarpan yüreğimi alıp kendi yörüngesine fırlatmıştı.
Ateş çenemden tutarak başımı tekrardan kendisine doğru kaldırmıştı. Güven veren ve ışıldayan bir gülümsemeyle bana bakmış "Ve eğer senin için kokum, biraz olsun senden bana esen ve beni serseme çeviren kokun gibiyse, şu zavallı kalbim mutuluktan çıldırabilir…"' demişti.
Kocaman açılmış gözlerimle ona bakmıştım.
"
Ben nasıl kokuyorum ki?"Aşk gibi…"