Sultan Abdülhamid’in zekâsı dikkate şayandı. Siyasî meseleleri hemen anlar ve kavrar, halletmeye çalışırdı. Bir kere görüştüğü, hatta sadece gördüğü adamın zihni veya yaratılış özelliklerini takdir değilse de tahminde ekseriya hakikate yakın bir isabet gösterirdi. Sefirlerin ve ecnebi misafirlerin bu hususta müteaddit ve riyasız şahadetleri olmuştur. Bu meleke sayesinde muhatapları üzerinde hüsn-i tesir icrasına muvaffak olurdu.
Sahip olduğu üstün zekâ ve politik kabiliyeti sayesindedir ki şehzadeliği rahat bir ortamda geçmiştir.
Sultan Abdülhamid’in hafızası pek nadir insanlarda bulunabilecek kadar kuvvetli idi. En eski ve en uç, teferruat konuları bile rahatlıkla hatırlayabilecek derecede güçlü bir hafızaya sahipti.
Bir gördüğü insanı bir daha unutmamış, birisine verdiği emri senelerce sonra rahatlıkla hatırlayabilmiştir. Evhamlı biri olmasına, evham ve evhamdan mütevellit heyecanlar zihni yorucu ve zayıflatıcı şeyler olmasına, iktidardan uzaklaştırılması sonrasında yaşadığı ve maruz kaldığı sıkıntılara ve ilerlemiş olan yaşına rağmen ahir ömrüne kadar unutkanlıktan uzak kalmış, hafızasının zindeliğini büyük ölçüde muhafaza edebilmiştir.
Sultan Abdülhamid ahlaken haşin değildi. Merhameti son derece fazlaydı. Fakirlere yardım etmek, hasta ve çaresizlerin imdadına yetişmek hayır ve iyilikte bulunmak için hiçbir fedakârlık ve masraftan çekinmezdi.