Tarih en belirsiz olanıdır, çünkü her gün yeniden yazılır.’ Her siyasi mücadelenin tarafları, ''tarihi'' kendi haklılıklarını, rakiplerinin tarihin genel gidişine göre ''sapkınlığını'' kanıtlamak için yeni-den yazmaya çabalarlar. Bu çaba, bir hege-monya projesinin desteklenmesine, bir diğerinin de zemininin çürütülmesine hizmet eder.
Tarihin tartışmalı padişahlarından biri olan Sultan Vahdettin, kendi döneminde vaziyeti kurtar-manın, durumu idare etmenin ve saltanatı koru-manın; devlet yönetiminin temelini teşkil ettiğini, elinden gelen her şeyi yaptığını şu sözleri ile ifa-de ediyor;
“Karşınızda köklerinden koparılmış, bir girdapla sahile fırlatılıp atılmış bir kazazede var. Ben bu kargaşa içerisinde önümde daha ne kadar yol kaldığından habersizim ve bu işin neticesini de sadece Allah biliyor. Ne yapabiliriz ki? Kader, bu konuda düşündüğümden farklı bir yol çizdi. Ben, dindar bir insanım. Vazifemi çok karmaşık bir dönemde, bir insanın yapabileceği en iyi biçimde tamamladığıma bütün yüreğimle ve kat’iyetle inanıyorum.
Mütareke yıllarında ortaya çıkan bütün facialara ve olaylara karşı kalkan olamadım ama para-toner vazifesi gördüm ve öyle zannediyorum ki, bütün musibetleri de üzerime çektim. Kendimi feda ederek vatanı kurtarmaya çalıştım. Ama ge-lin görün ki, bugün yaşayan kurban benim; daha doğrusu fedakarlığın kurbanı!”
Saraydan Sürgüne Son Padişah Vahdettin, Osmanlı Saltanatı’nın en tartışmalı dönemlerin-den birine ışık tutacak.