Çıplak ve cansız bedeniyle, döşemenin üzerine bırakılmış korku verici bir natürmort tabloyu anımsatıyordu.
Saçları kara bir bulut gibi başının etrafına dağılmıştı. Yüzü porselen berraklığında, teni süt beyazdı. Gül kırmızısı dudakları vardı – vücudundaki kesiklerden sızan kanlar kadar kırmızı.
Küçük bir oyuncak bebek gibi yerde uzanıyordu – parçalanmış ve bir kenara atılmış. Kahverengi gözleri buğulu ve ifadesiz…
Marissa Fordham sır dolu bir geçmişe sahipti. Herkes onu tanıyordu fakat kimse onun hakkında bir şey bilmiyordu. Evinde tüyler ürpertici bir halde bulunduğu olayın tek tanığı dört yaşındaki kızı Haley’di. Diğer yanda kimsenin görmediği, duymadığı ve hakkında hiçbir şey bilmediği cinayetleri bile çözebilen Vince Leone bu kez içinden çıkılmaz bir bilmeceyle karşı karşıya kalmıştı. Marissa sırlarını da mezara götürmüştü ve Vince; en sevdiği insanları katilin yeni hedefi yapacak bir gerçeği açığa çıkardığının farkında bile değildi:
Marissa Fordham diye biri aslında hiç var olmamıştı.
“Hoag muhteşem bir polisiye yazarı. Gizemi başarıyla kurgulayan yazar, okurunu son satıra dek saran merak duygusunu ustaca kullanıyor. Psikopat katillerle ilgili çok fazla hikaye okumuş olabilirsiniz ama Hoag karakterlerini öyle özelliklerle donatıyor ki onlara kızacağınıza mı acıyacağınıza mı karar veremiyorsunuz.” Publishers Weekly